Yaklaşık 10.000 kişinin katıldığı büyük bir anket gerçekleştirdik ve pek çok kişinin hala dijital mitlere inandığını gördük. İnsanlar örneğin halka açık herhangi bir Wi-Fi ağına bağlanmanın tamamen güvenli olduğunu ve akıllı telefonların varsayılan olarak tüm hareketlerini izlediğini düşünüyor.
Peki gerçek nedir? Gelin bu efsanelerden bazılarını test edelim.
1. Efsane: Sohbet robotlarını insanlardan ayırmak zordur.
Katılımcıların neredeyse yarısı (%47) bu görüşte. Botların artık Turing testinde ustalaştığı göz önüne alındığında, yapay zeka ve insan sohbetleri arasında ayrım yapmak İlk bakışta gerçekten de zor bir görev gibi görünebilir. Ancak yine de onları birbirinden ayırmak mümkün. Nasıl olduğunu öğrenmek için bir chatbot’a başvurduk. Hadi yapay zeka, maskeni nasıl indireceğimizi söyle!
- Sohbet tarzı: Botlar daha resmi veya mekanik bir iletişim tarzına sahip olma eğilimindeyken, insanlar konuşma dili, jargon ve daha etkileyici bir dil kullanabilir.
- Yanıt hızı: Botlar genellikle çok hızlı ve tutarlı bir şekilde yanıt verirken insanların yanıt vermesi biraz zaman alabilir, çünkü yanıtları üzerinde düşünmeleri gerekir.
- Sınırlı konular: Botlar sınırlı bilgiye sahip olabilir ve bir konuşmanın bağlamını veya nüanslarını bir insanın yaptığı gibi anlayamayabilir.
Teşekkürler chatbot! Yapay zeka yanıtlarında ne fark ettiniz? Kuru, gerçekçi, çok sayıda tekrar ve konudan minimum sapma. Tamam bilgiler doğru, herhangi bir insan uzman da hemen hemen aynı şeyleri söyleyecektir, ama bir ders kitabından okur gibi değil.
2. Efsane: Akıllı telefonum hareketlerimi izliyor.
Katılımcıların üçte ikisi (%67) akıllı telefonlarının coğrafi konumlarını her zaman takip ettiğinden emin. Bu görüşe karşı herhangi bir yasa yok. Çoğu durumda, bu tür bir “izleme” gönüllülük esasına dayanır; kullanıcılar genellikle uygulamalara bir sürü onay vererek geliştiricilerine veri aktarma izni vermiş olurlar. Bu izinler genellikle pazarlama amaçlıdır ancak düşük bir ihtimal de olsa, gerçek gözetim için de kullanılabilir.
Casus yazılımları da unutmayalım. Bunlar yasal uygulamalar gibi görünmeyi seven ama aslında aramalarınızı kaydeden, mesajlarınızı okuyan ve bazen hareketlerinizi takip eden kötü küçük programlardır. İşte bu yüzden bu %67′ lik kesimin tamamına cihazlarında casus yazılım olmadığından emin olmalarını tavsiye ediyoruz. Tek yapmanız gereken güvenilir bir koruma sistemi kurmak. Elbette, iyi niyetli bir ünlüyseniz, Terminatör’den Sarah Connor’ın kullandığı taktiği uygulayabilirsiniz. Sarah, GPS, Wi-Fi ve Bluetooth sinyallerini engellemek için telefonunu bir torba çip içinde taşıyacak kadar ileri gitmişti. Ama bugünlerde çipler eskisi gibi değil…
3. Efsane: Uçak modu gözetlemeyi önler.
Şaşırdınız mı? Katılımcıların en az %28’i yüz yüze görüşme sırasında telefonlarını kapatıyor ya da uçak moduna alıyor. Dahası, %26’sı bunu halka açık bir yerdeyken yapıyor. Bu casusluk karşıtı yöntemin hiçbir etkisi olmadığını söylesek bize inanır mısınız? İşte nedeni:
Virüs bulaşmış akıllı telefonun internet erişimi olmasa bile ortam sesini kaydedebilen Truva atları vardır ve siz uçak modunu kapatır kapatmaz, kötü amaçlı yazılım toplanan verileri derhal saldırganların sunucusuna aktarır. Örneğin Triangulation operasyonunda kullanılan Truva atı bu işleve sahipti. Siber casusluğa karşı korunmanın çok daha etkili bir yolu, özel bir güvenlik çözümü kurmaktır. Yeri gelmişken hatırlatalım; bizce uçak modunu uçuşlara saklayın.
4. Efsane: Halka açık Wi-Fi ağları güvenlidir.
Tüm dünyada katılımcıların en az %39’u böyle düşünüyor. Sanıyoruz ki kendileri Paris’teki halka açık erişim noktalarına ilişkin çalışmamızı okumayan katılımcılar. Temmuz ayında, Olimpiyatların arifesinde, Fransa’nın başkentindeki yaklaşık 25.000 benzersiz Wi-Fi erişim noktasının güvenliğini analiz ettik ve bunların tam dörtte birinin tamamen güvensiz olduğunu gördük. Bunların çoğu eski güvenlik protokolleriyle korunuyordu. Bu sonuçlar dünyadaki herhangi bir şehir için geçerlidir. Örneğin Moskova, Berlin, Tokyo veya Sao Paulo’da durum pek farklı değildir.
Bu nedenle, zorunlu olmadıkça halka açık Wi-Fi ağlarına bağlanmaktan kaçının ve
- İnternetten hiçbir şey satın almayın.
- İki faktörlü kimlik doğrulaması olmadan kişisel hesaplarınıza giriş yapmayın.
- Cihazlarınızda güvenilir bir VPN ve dizüstü bilgisayarınızda da bir güvenlik duvarını etkinleştirin.
- Cihazlarınızda dosya paylaşımını ve AirDrop’u devre dışı bırakın.
5. Efsane: Gizli modda eylemlerim görünmez olur.
Her on kişiden dördü bu fikirde. Biz, gizli modun gezintinizi tamamen gizli hale getirmeyeceğini anlayan diğer on kişiden altısı arasındayız. Elbette gizli mod; tarama geçmişinizi kaydetmez, ziyaret edilen sitelere girilen bilgileri hatırlamaz ve tarayıcı önbelleğinde veri depolamaz, başka bir deyişle cihazınızda tarama izi bırakmaz. Ancak diğer yandan IP adresinizi gizlemez, bu nedenle birisi isterse konumunuzu tespit edebilir. Bir sitede oturum açtıysanız kimliğinizi ifşa etmeniz de mümkündür.
Gizli gezinme, cihazınızda minimum iz bırakmak istediğiniz zamanlar için mükemmeldir. Örneğin, aileniz için hediye ararken, özellikle de hepiniz aynı bilgisayarı ve tarayıcıyı kullanıyorsanız. Bu şekilde, tarayıcı eylemlerinizi hatırlamayacak veya zamansız içerik tabanlı reklamlarla sürprizi bozmayacaktır. Gizli modda başka neler yapmanız ve yapmamanız gerektiğine dair daha fazla ipucu için ilgili yazımızı inceleyebilirsiniz.
Beş efsane geride kaldı, daha gidilecek çok yol var…
Kaspersky’nin, özellikle de Kaspersky Daily blogumuzun misyonlarından biri teknolojik evanjelizmdir. Size yeni teknolojiler ve tehditler hakkında her şeyi anlatıyor, en sofistike dolandırıcılıkları ortaya çıkarıyor ve nerede olurlarsa olsunlar dijital mitleri ve hurafeleri yıkmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Ancak bu yazının içeriği dijital buzdağının sadece görünen kısmıdır; orijinal raporumuz daha da çarpıcı mitlerle doludur. Bu yazıyı aileniz ve arkadaşlarınızla paylaşarak mitleri yıkmamıza yardımcı olun, özellikle de kendileri için siber güvenli bir gelecek inşa etmeye yeni başlıyorlarsa.